Fenerbahçe, 103 gol atarak şampiyon olduğu 1988-1989 sezonu sonunda golcüsü Hasan Vezir’i kaybetmişti. Hasan’ın yerine transfer edilen Henrik Nielsen ise gelişi ve gidişiyle apayrı hikayelere sahipti.
Dakikalar 87’yi gösterirken kale önünde topa dokunan Hasan Vezir, Sarıyer karşısında Fenerbahçe’yi 4-3 öne geçirmişti. Hasan Vezir’in o sezon ligde attığı 15. goldü. Fenerbahçe’nin ise 103. golü… Tarihe geçen şampiyonluk, Fenerbahçe taraftarını sokağa dökmüştü. Fakat bu mutluluk bir süre sonra darbe alacaktı. Hasan Vezir, Fenerbahçe’den ayrılmıştı. Belki cümle sadece bu kadar kalsa, sarı laciverte gönül verenler o kadar da aldırmayacaktı ama olayın aslı şöyleydi: “Hasan Vezir, Galatasaray’a transfer oldu.” Bu durum, taraftar kadar yöneticileri de şok etmişti. Daha büyük sıkıntı yaşayanlar ise saha içinde görevli olan futbolcular ve antrenör Todor Veselinovic’ti. Hasan, Fenerbahçe’nin tempolu, arkasına pek de bakmayan hücum futbolunda önemli bir yere sahipti. Sabit bir santrfor değildi. Kanatlara deplase olması, forvet partneri Aykut Kocaman’a, Rıdvan Dilmen’e hatta orta sahadan desteğe gelen Turan Sofuğlu ve Hakan Tecimer’e rakip ceza sahasında alanlar açıyordu. Yönetimin bir an önce bu şoku unutturması gerekiyordu. Haber, Haziran’ın sonunda geldi: “Nielsen Fenerbahçe’de”
Danimarkalı Henrik Nielsen, 1987’de transfer olduğu Yunanistan’ın AEK takımıyla ilk sezonunda 26 gol atmış ve Yunanistan Ligi’nin gol kralı olmuştu. Bir sezon sonra Yunanistan şampiyonluğu yaşadı ve Iraklis’e transfer oldu. 1987-1988 sezonunda AEK’nın antrenörlüğünü yapan isim ise Todor Veselinovic’ti. Türkiye basını, transferin Veselinovic tavsiyesiyle yapıldığını yazıyordu. Fakat biraz zahmetli bir şekilde gerçekleşen transferin ilk anlarından itibaren Veselinovic’in pek gönüllü olmadığı belliydi…
Basına yansıyan haberin özeti şöyleydi: Iraklis, Fenerbahçe’de 260 bin Dolar istemiş, Başkan Tahsin Kaya ve Metin Aşık, bu rakamı çok bulmuştu. İnatlaşma devam ederken, Todor Veselinovic’ten aracı olması istendi. Fakat Yugoslav hoca, buna yanaşmadı. Görüşmeler sürdü ve Iraklis indirime razı oldu. Yine de rakam basına verilmedi. Fenerbahçe, yeni forvetine kavuşmuştu.
Danimarkalı forvetin bıraktığı ilk etki fena değildi. Yunanistan Ligi gol krallığı, o dönemler ‘Yunan Ligi nedir yahu!” yorumlarına takılmadan, övgü cümleleri içerisinde kullanılıyordu. Dönemin önemli dergisi Gelişim Spor’un, bu transfere ayırdığı sayfalar şu cümleyle başlıyordu: “Hasan’ın kaçırılmasıyla ilgili kendilerine takılan Galatasaraylı dostlarına Fenerbahçeliler artık şöyle cevap veriyorlar: ‘Eh vallahi sağ olun. Hasan’ı kaçırmasaydınız Nielsen gibi bir adamı getirmek bizimkilerin aklına gelmezdi. Sayenizde süper bir adama kavuştuk. Hasan üç tane atmıştı, Nielsen beş tane atar…” Yunan basınından da görüşlere yer verilen incelemede, Nielsen’i AEK ve Iraklis’ten tanıyan Yunan gazetecilerin yorumlarının bazıları ise şöyleydi:
”Nielsen çok iyi futbolcudur. İnce oynar. Önemli olan Nielsen’in iyi pas almasını sağlamak. Sevgi ve güveni hissetmeli. Yunanistan’da geçirdiği iki sezonda bu duyguları kaybettiğinde ne büyük problemler yaşadığını çok yakından izledim.” Haris Skidis / Proti
“İyi futbocludur. Oynadığı takım süratli oynuyorsa golü kolaylıkla buluverir” Paradis Paradisi / Elinikos Roras
“Çok pas almayı seviyor. İyi şut atıyor. Uzun boyuyla kafa toplarında da başarılı… Gol kralı olduğu sezonda penaltıdan da çok gol atmıştı. Ataklarda nerede bulunması gerektiğini iyi biliyor, boş alanlara kaçıyor, defansı yıpratıyor ve oyalıyor. Ama tekniği zayıf… Bu açığını iyi fiziği ve kondisyonuyla kapatmayı başarıyor.” Justas Yani / Rizospastisi
“Milli maçlarda seyrettiğim Rıdvan’ı hatırlatıyor. Elbette ki Nielsen’in fiziği Rıdvan’dan iyi ama tekniği zaten Rıdvan kadar olamaz. Tipik İskandinav oyuncusu. Fiziği ve kondisyonu iyi. Futbolu iyi biliyor, topsuz oyunda da başarılı…” Angelos Moskulas / Makedondi
“AEK’da 16 ay geçiren Nielsen, ilk sezonunda gol kralı oldu. İkinci sezonunda kulüp yönetimiyle sorunları baş gösterince Nielsen de bunalıma girdi.” Sareskos Stelyos / Etnos
Anlatılanlar saha içine muhteşem bir etki olacağını gösteriyordu. Bu arada Nielsen’i kimin getirdiği tartışması da büyümeye başlamıştı. Ligler henüz başlamadan Milliyet Gazetesi’ne konuşan Fenerbahçe antrenörü Todor Veselinovic, “Nilesen’i İstanbul’da herkes gördü. Ama verdikleri para kadar etmezdi. Ben, Tahsin Kaya’ya Nielsen yerine iki Polonyalı alalım dedim. Buna tercümanım da şahittir. Ama bana sormadan Nielsen’i getirdiler.” diyor ve o sene takıma katılan Sovyet savunmacı Ivan Vichnevski hususunda da aynı dertten muzdarip olduğunu ekliyordu.
Tahsin Kaya’dan cevap gecikmedi. Bir gün sonra aynı gazetede yer alan röportajda Tahsin Kaya, şunları söylüyordu: “Nielsen’in parasını ben verdim ve transfer gerçekleşti. Bu doğru ama ben tavsiye etmedim. Yunanistan’da oynayan futbolcuyu ben nereden tanırım. Veselinovic’in eski talebesi, o tavsiye etti. Araştırdık, iyi referans verdiler, biz de aldık. Polonyalı futbolcu olayı doğru ancak bazı arkadaşlar karşı çıkınca gerçekleşmedi. Ben hocaya danışmadan transfer yapılmasına her zaman karşı çıktım.” İnşaat sektörünün tanınmış simalarından olan Kaya, esas mesleğinden de dem vurarak devam ediyordu: “Nielsen mühendis olsaydı belki tavsiye ederdim!”
Bütün bu tartışmalar sürerken, 103 gollü şampiyon Fenerbahçe ligi açmıştı. Nielsen, ikinci haftadaki 3-1’lik Gençlerbirliği maçında attığı golle, beklentileri karşılayacak gibiydi. Fakat Kasım ayının sonu geldiğinde sadece iki gol atabilmişti. Ay sonunda ise yeni başkan Metin Aşık ile yaşadığı sorunlar nedeniyle kadro dışı kaldı. Aralık ayında, Aston Villa’ya transfer olmak istediği yazıldı ve takım arkadaşlarıyla vedalaşarak Türkiye’yi terk etti. Şubat ayında ise yönetimle yaşadığı sorunları geride bıraktığını belirterek tekrar kadroya alındı. 4 Mart 1990’da oynanan Samsunspor maçında takımın ilk golünü atmıştı. Ertesi gün gazetesindeki köşesinde maçla ilgili yazısını kaleme alan Attila Gökçe, Danimarkalının yaşadığı sıkıntıların sadece yönetimle ibaret olmadığının sinyallerini veriyordu:
“Yılmıyor Nielsen… Gidip pres yaparak topu kazanıyor, faulle durduruluyor… Ama sürekli oyunda. Oyundan kopmamak için ısrarlı. İşte nihayet K.Şenol’dan gelen bir derinlemesine topla buluşup çaprazdan Avrupai bir gol atarak seyircilere koşuyor… Seyirciler, Nielsen’i seviyorlar. (Keşke biraz da arkadaşları sevseydi…) Nielsen, seyircilerle gol sevinicini paylaşıyor. Ama arkadaşları Nielsen’in sevincini paylaşmakta o kadar istekli ve aceleci değil.
Maç bitiyor… Galibiyet golünü atan Oğuz’u koşarak yanaklarından öpen ilk takım arkadaşı Nielsen… Çocuk, aldığının ya da hiç almadığının karşılığında sevgisi sunuyor, golünü sunuyor, yine de yaranamıyor.”
Henrik Nielsen, üç gün sonra bu sefer de Türkiye Kupası çeyrek finalinde Ankaragücü ağlarını havalandırarak ‘acaba’ dedirtti. Fenerbahçe kariyerinin en iyi maçına ise 17 Mart’ta çıktı. Boluspor karşısında iki golle takımını taşıdı. Her şeyin yoluna girdiğini düşünenler yanılıyordu. Bu maç, Danimarkalının Fenerbahçe ile çıktığı son maç oldu. Sıkıntılar devam etti ve ülkesinin ikinci lig takımlarından Boldklubben 1903’e transfer oldu. Ertesi sezon ise Fransa’da, Lille’de denedi şansını… 1992 yılında anlaştığı Brondby, onun son takımı oldu. 30’una gelmeden sakatlık nedeniyle futbolu bıraktı… Fenerbahçe 1989-1990 sezonunda şampiyonluğu Beşiktaş’a kaptırmıştı. Yıllar sonra takımın ‘cengâveri’ Nezihi Tosuncuk ile o sezonu konuştuğumuzda verdiği cevap ilginçti: “Hasan Vezir gitmeseydi yine şampiyon olurduk!”
Henrik Nielsen; sarı, uzun saçları ve bebek suratıyla taraftarların da diline düşmüştü. ‘Neslihan’ ya da ‘Erkek Güzeli’ tribün âleminin ona yakıştırdığı isimlerdi. Bugün ülkesinde şarap üretimi yapan bir şirketin başında. Ondan birkaç yıl sonra Fenerbahçe’ye gelen ve iyi işler çıkaran Brian Steen Nielsen’le sık sık karıştırılıyor. Bir başka Danimarkalı gol umudu Frank Pingel’in yarattığı hayal kırıklığı ise Henrik Nielsen’in beklentilere karşılık verememesini unutturdu. Fenerbahçe, Nielsen’den sonra birçok başarısız forvet transferi yaptı. Ve hala gelen futbolcuları aslında kimin transfer ettiği çoğu zaman açığa kavuşturulmuyor…